30.11.2023

Tekrar Merhaba

 Çok uzun süre oldu bi şeyler yazmayalı, ya da yazacak kadar hissetmeyeli. Ne olduğunu bilmiyorum ama nasıl hissettiğimi biliyorum. Göğsümün ortasındaki yumruk geri geldi hem de bu sefer içimde ne var ne yoksa ezerek.

Bir çift kara göz, güzel kaşlar ve tatlı bir gülümseme nasıl çaresiz bırakabilir 25 yaşındaki koca adamı? Nasıl felç eder tüm zihnini? Nasıl canını acıtabilir bu kadar? Her şeyden ziyade nasıl hala salak gibi kendini kandırmaya çalıştırır insanı?

Hissetmek bir lanet olsa gerek. Keşke biraz daha salak olsaydım. Hissedemeyecek kadar en azından. Ya da zamanı geldiğinde tekrar inanabilecek kadar neşe kalsaydı içimde. Keşke ağlayabilseydim. Keşke akabilseydi gözyaşlarım. Keşke bağıra bağıra küfür edebilseydim. Keşke başımı dik tutup öylece devam etmek zorunda olmasaydım.

İnsan kaybetmekten korkmuyorum, her gidenin benden biraz götürdüğü şeyin bitmesinden korkuyorum.  

Tükeniyor bir şeyler ve hissizleşiyorum.


18.07.2021

Nefret

Çok garip ama kendimi tanıyamıyorum bu duygu vücuduma yayıldığı zaman. İnsanların tanıdığı, kendimi öyle bildiğim insan yok olup bir başkası geliyor sanki. Ağzımdan dökülenler, aklımdan geçenler aynı kişiye ait olamaz. Peki hangisi gerçek ben? Acaba sürekli bastırdığım kendimin ara sıra kafasını kaldırıp kontrolü ele almayı istemesi mi olay? Ya kendimi bastırıp başka biri olduğuma ikna etmişsem kendimi? Hadi bunların hiçbiri önemli değil. Peki ya damarlarımda nefretle birlikte dolanan şevk? Peki ya yaşamak için nedenim buysa? Ya nefret ettiğim şeylerden öcümü almak tutuyorsa beni hayatta? Çok mu kötü biri yapar bu beni? Tüm bu yukarıdakiler kadar olası, hatta çoğu insanın aklına ilk başta gelen, bir durum daha var. Ya bu nefret yiyip bitiriyorsa yaşama şevkimi? Benim damarlarımda dolaştığını sandığım şey içten içe yanıp kendimi tüketmemse eğer? Ama biliyor musunuz gerçekten umurumda değil. Eğer yaşamımı nefretim törpülemişse kurtaracak bir şey kalmadı. Ha yok beni ayakta tutan şey nefretse daha yakmam gereken çok canlar var. Ve ben bunu yapmadan ciğerlerimdeki son havayı dışarı salmayacağım. Kısacası yaşamam gereken kadar yaşayacağım. Söz.

27.05.2021

Ufak Adi Salyangozlar

Geçenlerde bir akvaryum kurdum. Aslında bitkiler dışında bir canlı olmamasını planlamıştım. Her şey planladığı gibi gitmemiş olacak ki ufacık bir salyangoz yavrusu gördüm, zeminde yavaş yavaş yürüyen ufacık bir salyangoz yavrusu. Hemen Google'da arattım. Adi salyangozmuş adları. Para ile alınmadıkları için öyle demişler, adi yani. Bitkilerin köklerine bıraktıkları yumurtalar ile yayılıyorlarmış. İstanbul'dan kargoyla gelmesi üç gün süren bitkilerin köklerinde. Çok da istenmediği halde yaşamak için bu kadar direten ''adi'' salyangozlar bana biraz sizleri anlattı. Acınası hayatınızda sağda solda 3-5 gün fazla dolanmak için hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Hayatta kalmak için taklalar atıyorsunuz hatta. Yumurtalarınızı sağa sola bırakıp sıkı sıkıya yapışıyorsunuz oralara. Çürük yapraklar kemirerek rezil yaşamlarınızı daha fazla sürdürmek için uğraşıyorsunuz. Peki akvaryum sahipleri ne yapıyormuş biliyor musunuz? Bazıları bunları yiyen başka canlılar ekliyormuş ortama. Bak sen insanın şu tanrı kompleksine. Besin zinciri de yaratırmış. Neyse konumuz tanrı değil. Çünkü bu hikayede sen o değilsin. Sen adi bir salyangozsun, adi kısmını vurgulamak istiyorum küçük salyangoz. Küçük, iğrenç ve adi... Neden akvaryum sahibine, namıdiğer tanrıya, bir iyilik yapıp kendi kendini ortadan kaldırmıyorsun? Belki seni planlamamıştı. Belki sen istilacı ve iğrenç karakterinle ortaya çıkıp onun üm planlarını mahvettin. Ne senin amacın? Varlığının istenmediği ve çirkin bulunduğu güpegündüz ortadayken diretiyorsun hayatta kalmak için. Hayatta kalmayı hakediyor musun peki? Hayatta kalmanın amacı ne? Neden iğrenç yaşamın için bu kadar çabalıyorsun? Değer misin buna gerçekten? Bak sana bir önerim var. Tüm kalbimle ve en dürüst duygularımla döylüyorum bunu. Ne kendine ne de tanrına eziyet et. bak camından aşağı. Sorunlarının çözümü o kadar uzaklıkta işte. 30 metre belki. Sen hiç huzura bu kadar yaklaşabildin mi daha önce? Doğa sana yer çekimini insan da beton kulelerini vermiş. Daha ne istiyorsun seni adi salyangoz?

Sen küçük, iğrenç ve planlanmamış adi bir hatasın. İlla yaşayacaksan da bunu unutmadan yaşa. 

14.01.2021

Kaçırılmış Bir Gün Daha

Zaman öldürüyorum. Sonra dönüp öldürdüğüm zamanlara üzülüyorum. İnsanı mutlu anıları hüzünlendirir mi hiç? Beni kahrediyor. İyi anılarımı tekrar yaşayamayacağımı bildiğim için mi acaba? O gülümseme yüzüme gelmeyecek diye mi tekrar? Yoksa sadece özlüyor muyum o anları? Nedenini gerçekten bilmiyorum. Gerçekten bir cevabım yok bu sorulara. Tek bildiğim göğsümün ortasına düşen ufak bir alev parçası. Eliniz yandığı zaman hissettiğinizden. Ama tam kalbimde, tam da orta yerinde. Çok saçma. Mutluydun işte o gün o sokakta. Mutluydun be, düşünmüyordun işte yarını. Şimdi neden üzüyor o sokağı tekrar görmek? Şimdi neden üzüyor o fotoğraflara tekrar bakmak? Eskidikçe daha mı değerli oluyor her şey yoksa ben mi eskide yaşıyorum? Olmaz mı ya? Olmaz mı aile albümünü karıştıran çocuk gibi bakıp geçmişe gülsem? Hiç mi umudum yok geleceğimden? Hiç mi çıkar yol yok? Kaybettiğim yıllar çok mu önemli tüm hayatımın içinde? Telafi edilemez mi yani? Yetmez mi zamanım istediklerimi yapmaya? O gün mutlu olmayı değil denemeyi seçseydim şimdi güler miydi yüzüm? O ufacık kor kalbime düşmez miydi eskileri hatırladığım zamanda? O günün mutluluğunu bugüne mi değişmişim yıllar önce? Yok mu yolu geri dönmenin? Pişmanım işte. Pişmanım. Kaçırdım mı yaşamayı? Lütfen kaçırmamış olayım. Lütfen.


20.12.2020

Ya Da Sen Hiç Var Olmadın

Bu yazı benim tanrıya mektubumdur. Okuyacak birkaç kişiyi de şahidim yapmak istedim. Kusura bakma tanrım benim için çok da güven veren bir geçmişin yok. Şimdi bu sınav olayı ile başlamak istiyorum. İlk insanı yaratışından mesela veya ilk insanı cezalandırışından başlayalım. Atamı sana itaat etmesi için yarattın. Yaradılışında ona insani özellikleri de ekledin. Sonra köşene geçip olacakları bildiğin halde hata yapmasını bekledin. Hata yaptığı zaman mutlu oldun mu? Sadece soruyorum alınma lütfen. Hani kurduğun komplo gerçekleşti ya belki sevinmişsindir dedim. Ha sen zamandan da münezzehtin ya unuttum ben onu, pardon. Atamın kanlarından gelen riyakarlığın ve tamahkarlığın doğamda olduğunu bilirken ve hatta bizzat sen yerleştirmişken beni geçemeyeceğimi bildiğin sınavlara sokmayı gayet doğalmış gibi görmeni ancak beni yani insanı âciz bir oyuncak istediğin için yaratmanla açıklayabiliyorum. Evrenin merkezinde sonsuz kudretinle otururken on milyarlarca önemsiz ve kıymetsiz varlık yaratıp sonra da onları acılarla yüzleştirip bunu büyük ve kutsal bir sınav olarak pazarladın bize. Peki sınavdan kalmanın cezası ne? Çektiğimiz cefayı bine katlayıp sonsuza kadar uzatmak mı? Peki ödülün bedeli ne? 3 günlük dünyada zevk aldığımız şeyleri bir kenara koymak mı? Peki tam olarak hangi kısmı hoşuna gidiyor mesela? Arkadaşlarıyla sarhoş olan çocuğu görünce gülümseyerek ateşi harlıyor musun? Yapmazsan alınırız çünkü. İnan bana amacını anlayamıyorum. Niyetini de iyi bulmuyorum. Kendin gibi sonsuz olan egonu tatmin etmemiz için bizleri istemediğimiz bir sınava sokup geçemeyenleri yakmakla tehdit ederken kitabında egoları yüzünden cezalandırdığın kralları, firavunları anlatıyorsun. Eğer Nemrut'un karşısında durmak onurlu bir işse sana neden boyun eğeyim? Nemrut İbrahim'i ateşe atarken İbrahim dik durduysa eğer ben niye senin ateşinden korkup sana boyun eğeyim? Senin ateşin daha güçlü diye mi? Yoksa Nemrut senin yanında âciz bir böcek gibi olduğu için mi? Gerçekten gücün ve kudretin boyutu mu belirliyor kimin önünde secde edeceğimi? Gerçekten evrendeki en yücesini mi aramalıyım önünde secde etmek için? Bu seni Nemrutla aynı şey yapmaz mı? Sahip olduğu gücü dayatmaktan zevk alan bir varlık yani. Sadece hayal edemeyeceğimiz kadar daha güçlü olanından. Bu mudur yani? Gerçekten sana boyun eğmemizi istemenin nedeni bu mudur? En yüce olduğunu kendine hatırlatmak için mi? Bizler bu muyuz yani? Keşke hiç yaratmasaydın o zaman bizi. Tanrı gibi sonsuz kudrete sahip bir varlığın kendini ispatlama çabalarından arınmış olmasını beklemek bu evrendeki en doğal şey sanırım. E gerçekten de öyleysen burada üç seçenek çıkıyor karşımıza. Tanrım, ya sen kendini olduğun gibi anlatmadın, ya sen bize kendini hiç anlatmadın, ya da sen hiç var olmadın.

12.12.2020

Neden Hayatta Kalıyorsun?

Hayatta kalmak... Hayatta kalmak farkında olmasak da her gün seçtiğimiz bir seçenek sadece. Yaşamımızı bitirmemize engel olacak çok da bir şey yok yaşama içgüdüsünden başka. Peki neden her gün hayatta kalmayı seçiyoruz? Umarım sizleri hayatta kalmaya teşvik eden içgüdüleriniz değildir. Umarım her gün nedenini bilmeden yırtıcılardan kaçan bir hayvan gibi yaşamıyorsunuzdur. Umarım kolay yolu seçip hayatımızın anlamsızlığı ile yüzleşmekten kaçınmamışsınızdır. Yanlış anlamayın sizlere tavsiye vermek gibi bir haddi bulmadım kendimde. Sadece biraz sinirliyim. Gözünüzü kapatıp kaçtığınız şeylerle yüzleşirken yaşadıklarım yüzünden. Hayatımızın anlamsızlığı derken klişelere girmek istemiyorum. Yok milyarlarca insan geldi geçti falan filan. Önemsiz biri olduğunuzu anlamak için bunları duymaya ihtiyacınız yoktur umarım. Ne sizin ne de dokunabileceğiniz o ufak insan grubunun da bir amacı, bir önemi yok dünyada. Bunu aşarsanız eğer yaşamak istemenizin güzel nedenlerini bulabilirsiniz belki. Ne bir hayvan gibi ne de kendinize dev aynasında bakarak yaşamamalı bence insan. Kendisi için hayatta kalmalı. Ortalama süresinin de farkında olarak ama. Hayyam'ı sevdiğimi söylemişimdir belki daha önce. Tam da bu nedenle severim Hayyam'ı. Önemsiz hayatıma son vermeyi planlarken bana yaşamın başka bir amacını gösterdiği için severim. İstediğini yapmayı öğrettiği için yani... Hayyam sadece ne isterse onu yaptı. Matematikle uğraştı çünkü onu yapmak istiyordu. Sonra bıraktı matematikle uğraşmayı çünkü bırakmak istedi. Astronomiyle uğraştı çünkü onu yapmak istiyordu. En son rubailerini yazmaya başladı. Neden diye sorarsanız cevap yine aynı... Şarabını yudumlayıp kısa sürecek hayatının keyfini sürmek istediğinde bu sefer de onu yaptı. Bir kadını sevmek istedi Cihan'ı buldu. Kaderin cilvesi ya işte kendini gücün hırsına kaptırmış, kendine dev aynasında bakanlardandı Cihan. Tam zıddıydı yani Hayyam'ın... Cihan da sonunda hırsıyla kendini yaktı... Ben Cihan olmak istemiyorum, ben Nizam olmak istemiyorum, ben Hasan olmak istemiyorum. Ben Hayyam olmak istiyorum. Kısa yaşamıma istediklerimi istediğim gibi yaşamayı sığdırmak istiyorum. Buydu işte benim cevabım, bir köşede oturup hayatıma devam etme kararı alırken bu nedeni sunmuştum kendime. Evet belki bugünü istediğim gibi yaşayamadım. Yarının hakkını vermezsem kendimi affedebilir miyim? Peki ya ertesi günün hakkını vermezsem çökmez mi içime yine o huzursuzluk? Güç için zamanımdan ve keyfimden ödün vereceksem eğer ben ne diye yaşayacağım? Benim peşinde olduğum şey bu işte. Ben dünyadaki gereksiz hırslarınızı ayaklarımın altına almak istiyorum. Ben bu dünyada insanlara dayattığınız şeyleri ayaklarımın altına almak istiyorum. Ben her saniyemin tadını çıkarmak için yaşıyorum. Bugün olmazsa yarının hakkını vereceğim o da olmazsa bir sonraki günün. Ben hakkım olan huzur için yaşıyorum. Hayyam'dan bahsetmişken en sevdiğim Hayyam rubailerinden biri ile bitirmek isterim bu yazıyı. Baharlar yazlar geçer sonbahar gelir; Ömrümün yaprakları dökülür bir bir; Şarap iç, gam yeme, bak ne demiş bilge: Dünya dertleri zehir, şarap panzehir.

7.12.2020

Nefretten Nefret Etmek

Başlığını bile düşünmeden başladım bu yazıya. Sadece yazmak istiyorum. Hissettiklerimi sizlere de hissettirmek... Her şey çok boktan. Herkes çok boktan. Herkes çok kötü. Ama en kötüsü herkes nefret dolu. Nefret... Eğer bir duyguyu kanlı canlı karşıma alıp sabaha kadar dövme imkanım olsa nefreti seçerdim. Alamazlardı elimden. Nefretten nefret etmek... Pis bir sırıtış var bu ironide. Nefret gülümsüyor bıyık altından. '' Bak ne kadar güçlüyüm ben, kurtulamazsın benden. Seni bir hayvana dönüştürene kadar durmam. '' Hayır ben bir hayvan değilim. Ben intikam, nefret ve öfkeyi karıştırarak kendimi bir canavara dönüştüremem. Ben daha fazlasıyım. Ben insanım ve bu benim varoluşumun yegane nedeni, ben sevgiye inanmalıyım. Nefret... Hayır beceremeyeceksin, ben asla yaşlı bir adamın boğazına bıçak dayamayacağım. Hayır beceremeyeceksin hayatı için yalvaran birinin boynunda bıçağımın ucu dolaşmayacak. Ben seni bastırdığım kadar insanım. Ben senin ne yapmaya çalıştığının farkındayım. Hayır beni avını boğazlayan bir hayvana dönüştüremeyeceksin. Ben seni yeneceğim nefret. Uzun süre sonra ilk defa bu kadar hızlı vuruyorum tuşlara. Hayatım buna bağlıymış gibi yazıyorum bu yazıyı. Çünkü insanlığım buna bağlı. Ben insanlığımı insanlığı haykırarak korumak istiyorum. On kişiye bile ulaşabilsem onları nefretleri yenmeye çağırmak istiyorum. İnsanların insan olarak kalmalarında payım olsun istiyorum. Çünkü ben bir hayvan değilim. Kollarımın arasında canı için yalvaran birinin canını almayacağım asla. Ben o hayvanlardan olmayacağım. Kör davaların peşinde insanlığımı satmayacağım. Ben o hayvanlar için bahane üretenlerden de olamayacağım. Bulduğum yerde yakalarını tutup hesabını soracağım. Gerekirse bunu yaparken de ölürüm. İnanın, insan olarak öldükten sonra bir önemi yok.